Kpss 2026: Coğrafya Serisi - 20 - Türkiye'deki Çevre Sorunları, Çevre Politikaları ve Doğal Kaynak Yönetimi
Türkiye'nin Çevresel Krizi ve Sürdürülebilir Gelecek: Erozyon, Hava/Su Kirliliği, Biyoçeşitlilik Kaybı ve Çevre Politikaları Analizi
Çevre sorunları, günümüzde küresel ölçekte insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük tehditlerden biridir. Türkiye, coğrafi çeşitliliği ve zengin biyoçeşitliliği sayesinde benzersiz bir doğal mirasa sahip olsa da, hızlı nüfus artışı, kontrolsüz sanayileşme, kentleşme ve yanlış tarım uygulamaları nedeniyle ciddi çevresel baskı altındadır. Özellikle erozyon, su kaynaklarının kirlenmesi ve biyoçeşitlilik kaybı gibi yerel sorunlar, küresel iklim değişikliğinin etkileriyle birleşerek ülkenin doğal kaynak yönetimini zorlaştırmaktadır. Sürdürülebilirlik, artık sadece ekolojik bir hedef değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal kalkınmanın temel bir gereğidir. KPSS Coğrafya’da bu konu, Türkiye'nin temel çevre sorunlarının coğrafi nedenleri ve dağılımı, çevre politikaları (ÇED, Atık Yönetimi) ve koruma altındaki alanlar üzerinden detaylı bir biçimde ele alınır.
Bu kapsamlı rehberde, Türkiye'nin en kritik çevresel zorluklarını üç ana başlıkta inceleyeceğiz: Toprak ve Su Yönetimi Sorunları (Erozyon, Kuraklık); Kirlilik Sorunları (Hava, Su, Kıyı); ve Biyoçeşitlilik ve Doğal Mirasın Korunması. Her bir sorunun coğrafi nedenlerini, mekansal etkilerini ve devletin çevre politikaları ile uluslararası yükümlülüklerini analiz ederek bu hayati konuyu KPSS formatına uygun bir derinlikle irdeleyeceğiz.
I. Toprak ve Su Yönetimi Sorunları (Türkiye'nin En Kronik Sorunları)
Türkiye'nin çevresel sorunları arasında erozyon ve su kıtlığı/kirliliği, ülkenin tarım ve gıda güvenliğini tehdit eden en büyük kronik sorunlardır.
A. Erozyon (Toprak Kaybı)
Tanım: Toprağın, rüzgâr ve su gibi dış etkenlerle bulunduğu yerden taşınmasıdır. Türkiye'nin en geniş alana yayılmış çevresel sorunudur.
Coğrafi Nedenler:
Bitki Örtüsünün Tahribi: Ormanların tahrip edilmesi, meraların aşırı otlatılması ve yakılması. Erozyonu önleyen en önemli faktör bitki örtüsüdür.
Yanlış Tarım Uygulamaları: Eğimli arazilerin eğime paralel sürülmesi ve nadas uygulamasının yaygınlığı.
Yarı Kurak İklim: İç Anadolu, Güneydoğu ve Doğu Anadolu'nun kurak veya yarı kurak iklimi.
Yer Şekilleri: Eğimli ve engebeli arazilerin yaygınlığı.
En Yoğun Olduğu Bölgeler: İç Anadolu Bölgesi (Tuz Gölü çevresi) ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi (Bitki örtüsü yetersizliği ve yarı kurak iklim).
Çözüm Yolları:
Teraslama ve Eğime Dik Sürme: Eğimli arazilerde setler oluşturmak ve toprağı eğime dik sürmek.
Nadasın Bırakılması: Nadas yerine nöbetleşe ekim (rotasyon) yapmak (KOP projesinin de hedeflerindendir).
Ağaçlandırma ve Mera Islahı: TEMA Vakfı gibi kuruluşların da temel çalışma alanıdır.
B. Su Kıtlığı ve Kirliliği
Su Kıtlığı: Türkiye, sanıldığının aksine, kişi başına düşen yıllık su miktarı (1500 metreku¨p) ile su stresi çeken ülkeler sınıfındadır.
Nedenler: Hızlı nüfus artışı, tarımda aşırı ve verimsiz sulama (kaynakların %75'i tarımda kullanılır) ve küresel iklim değişikliğine bağlı kuraklık.
Mekansal Etkiler: Özellikle İç Anadolu'da (Konya Ovası) yeraltı su seviyelerinde dramatik düşüşler ve obruk oluşumu.
Su Kirliliği:
Kaynaklar:
Endüstriyel Atıklar: Sanayinin yoğunlaştığı Marmara Bölgesi'nde (Kocaeli, Bursa) akarsu ve göl kirliliği.
Kentsel Atıklar: Büyük şehirlerin atık sularının arıtılmadan akarsu ve denizlere deşarj edilmesi.
Tarım Atıkları: Gübre ve tarım ilaçlarının akarsulara karışması (Özellikle GAP'ın sulama kanallarında ve Ergene Havzası'nda).
II. Kirlilik Sorunları (Hava, Kıyı ve Atık Yönetimi)
A. Hava Kirliliği
Nedenler:
Sanayi Kaynaklı: Sanayi tesislerinin yoğun olduğu bölgeler (İzmit, Bursa, İskenderun, Aliağa).
Isınma Kaynaklı: Kış aylarında kalitesiz kömür kullanımı. Özellikle iç vadilerde ve çukur alanlarda (Hava sirkülasyonu az olan yerler) kışın sis ve kirlilik (inversiyon) artar (Örn: Ankara, Kayseri).
Ulaşım Kaynaklı: Büyükşehirlerdeki (İstanbul, Ankara, İzmir) araç yoğunluğu.
Çözüm: Sanayide filtre kullanımı zorunluluğu, kentsel dönüşümde doğalgaz kullanımının yaygınlaşması ve toplu taşımanın teşvik edilmesi.
B. Kıyı ve Deniz Kirliliği (Marmara ve Ege)
Nedenler: Sanayi atıkları, kentsel atıklar (Marmara Denizi'ndeki müsilaj sorunu), yoğun deniz trafiği (Boğazlar).
En Yoğun Bölge: Marmara Denizi (Kapalı bir iç deniz olması, su sirkülasyonunun zayıf olması ve çevresindeki yoğun sanayi/nüfus). Bu durum, biyoçeşitlilik ve balıkçılığı doğrudan tehdit eder.
C. Katı Atık Yönetimi ve Geri Dönüşüm
Sorun: Büyük şehirler dışındaki bölgelerde atıkların düzenli depolanması yerine gelişi güzel dökülmesi (vahşi depolama).
Çözüm: Atıkların kaynağında ayrıştırılması, geri dönüşüm tesislerinin artırılması ve AB standartlarında düzenli depolama alanlarının (çöp gazından enerji üretimi) yaygınlaştırılması.
III. Biyoçeşitlilik Kaybı ve Doğal Mirasın Korunması
Türkiye, Avrupa kıtasının tamamından daha fazla bitki türüne ev sahipliği yapar ve dünyadaki üç önemli biyoçeşitlilik merkezinden (hotspot) ikisine (Kafkasya ve Akdeniz) sahiptir.
A. Biyoçeşitlilik Kaybının Nedenleri
Habitat Tahribatı: Kentleşme, turizm, sanayi ve tarım alanlarının genişlemesiyle doğal yaşam alanlarının bozulması.
Aşırı Avlanma ve Kaçakçılık: Özellikle su ürünleri ve yaban hayatı.
İklim Değişikliği: Türlerin yaşam alanlarının değişmesi veya yok olması.
İstilacı Türler: Başka ekosistemlerden gelen ve yerel türleri tehdit eden canlıların yayılması (Örn: Denizlerdeki balon balığı).
B. Koruma Altındaki Alanlar (IUCN Kategorileri)
Devlet, doğal ve kültürel mirası korumak için çeşitli statüler belirlemiştir.
Milli Parklar: Ülke ve dünya çapında nadir bulunan doğal ve kültürel değerlere sahip koruma alanlarıdır (Örn: Göreme-Kapadokya, Uludağ, Yedigöller, Kuşcenneti).
Tabiat Parkları: Milli parklardan daha küçük, genellikle rekreasyon ve dinlenme amaçlı kullanılan koruma alanlarıdır.
Tabiatı Koruma Alanları: Bilimsel araştırmalar için ayrılmış, halkın kullanımına kapalı alanlardır (Örn: Türkiye'nin en eski örneği olan Hacıosman Ormanı/Samsun).
Özel Çevre Koruma Bölgeleri (ÖÇKB): Çevresel hassasiyetin yüksek olduğu ve koruma/kullanma dengesinin gözetildiği bölgelerdir (Örn: Göcek-Dalyan, Tuz Gölü).
C. Doğal Kaynak Yönetimi ve ÇED
Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED): Büyük projelerin (fabrika, baraj, maden) çevreye vereceği zararı önceden belirlemek ve bu zararları minimize etmek için uygulanan zorunlu bir süreçtir. Çevresel öncelikli politikaların temel aracıdır.
Sürdürülebilir Kullanım: Doğal kaynakların (orman, su, maden) bugünkü ihtiyacı karşılarken, gelecek nesillerin ihtiyaçlarını tehlikeye atmayacak şekilde kullanılması.
IV. Türkiye'nin Çevre Politikaları ve Uluslararası Yükümlülükleri
Türkiye, ulusal düzeyde yasal düzenlemeler yaparken, küresel çevre mücadelesinde de aktif rol almaktadır.
Uluslararası Sözleşmeler: Türkiye, Kyoto Protokolü ve Paris İklim Anlaşması gibi küresel iklim değişikliğiyle mücadele anlaşmalarını onaylayarak sera gazı emisyonlarının azaltılması taahhüdünde bulunmuştur.
İklim Değişikliği ve Mekansal Planlama: İklim değişikliğinin etkileri (kuraklık, sel, deniz seviyesi yükselmesi), tarım, su kaynakları ve kıyı yerleşmeleri (Örn: İstanbul Boğazı, delta ovaları) üzerinde risk oluşturduğundan, mekansal planlamaların bu riskleri dikkate alması zorunludur.
Sıfır Atık Projesi: Cumhurbaşkanlığı himayesinde yürütülen bu proje, atıkların kaynağında ayrıştırılması ve geri kazanımı konusunda ulusal bilinci artırmayı hedefleyen önemli bir politikadır.
V. Sonuç: Çevre ve Kalkınma Dengesi
Türkiye'nin çevresel geleceği, ekonomik kalkınma hedefleri ile doğal kaynakları koruma zorunluluğu arasındaki hassas dengeye bağlıdır. Hızlı sanayileşmenin ve kentleşmenin bedeli olan kirlilik ve erozyon gibi kronik sorunlar, modern çevre politikaları ve teknolojileriyle (atıksu arıtma, hava filtreleri, ağaçlandırma) çözülmelidir. Türkiye'nin benzersiz biyoçeşitliliğini koruması ve su kaynaklarını daha verimli kullanması (akıllı tarım, damla sulama), sadece ekolojik bir görev değil, aynı zamanda gıda ve su güvenliğini sağlayan ulusal bir stratejidir.
KPSS Coğrafya'da bu konulara hakim olmak için: 1. Erozyonun en yaygın ve yoğun olduğu bölgeleri (İç Anadolu, GDA) ve temel nedenlerini (bitki örtüsü tahribi, nadas) bilmeli. 2. Su kirliliği ve kıyı kirliliğinin en yoğun olduğu bölgeyi (Marmara) nedenleriyle (kapalı deniz, yoğun sanayi) eşleştirmeli. 3. ÇED'in çevre politikalarındaki rolünü kavramalıdır.
Yorumlar
Yorum Gönder